KEVGIR

Bugün
Bir tencere koydum ruhumda harlayan ateşe
Ve doldurdum içine, içimdekileri
Sonra üzerini geçecek kadar su ekledim
Kaynasın biraz, dedim
Bekledim…

Kaynadı öfkem,
Kabarıp taştı nefretim
Üzerindeki köpükleri alıp
Biraz daha bekledim.

Baktım, kabukları yumuşadı
Adı konmamış hislerimin
Ve zamanla çekirdeklerinden ayrıldı
Yenilgiyle büyüyen zaferlerim.
Ama kapatmadım hemen ocağı
Kıvamını bulsun diye
Altını kısıp biraz daha bekledim…

Durdukça
Dağılıp çözülmeye
Lif lif ayrılmaya başladı tenceremdekiler
Kimi savunduklarım
kimi avunduklarım..
İnandığım,
kandığım,
körü körüne yandıklarım…
mesnetsiz isnatlarım,
amelsiz niyetlerim,
ve içi boş doğrularım…
Hepsi bir marmelat gibi birbiri içinde eriyince
İşte dedim, zamanı geldi
Şimdi indiriver de ocaktan
Şu bakır kevgirin orta yerine
Yatır artık kendini…

Kevgirin delikleri küçük ve keskin
Canımı acıtacak besbelli
Olsun dedim yine de olsun
Bunca yazılmışsa kader kitabı
Eleklerden geçirelim diyedir benliğimizi…

Aklımın kollarını sıvadıp da dirseklerine
yüklendim kevgirin deliklerine
Ovdukça ovdum nefsimi,
Neslimi,
Hislerimi…
Hiddetimi,
Şiddetimi,
Ve dahi şefkatimi…

Elerken bir yandan da söyleniyordum
Ne bal ne tatlandırıcı
Bir tutam şeker bile
katmadım deyu
ben bunun içine
Ama derinlerden bir ses
kesiverdi beni
Boş ver dedi,
boş ver, ne önemi var

Değil mi ki;
Tadı tuzu,
Ekşisi ve acısıyla,
Kevgirin altına süzülecek olan saf sensin…
Değil mi ki birazdan
arınıp tüm kalıp,
kimlik
Ve rollerinin posasından
Tencerenin dibine çökeceksin

işte o zaman
Kendi hakikatinin tadına bakmaya cesaret ettiğin kadar
Lezzetleneceksin. …

Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

About sumeyranurcan

yol hali...
Bu yazı Arsiv içinde yayınlandı ve , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Yorum bırakın